5 Ara 2013

TAOİSM: Dao De Jing (Tao Te Ching) 1 .Kısım - by Lao zi (Lao Tzu)

1. 可道,非常道;名可名,非常名。无,名天地之始;有,名万物之母。故常无,欲以观其妙;常有,欲以观其徼。此两者同出而异名,同谓之玄,玄之又玄,众妙之门。

İfade edilebilen tao sonsuz olan yol değildir. 

İfade edilebilen şey sonsuz olan değildir. 
Asıl ifade edilemeyen ebedidir. 
İsim verme varlıkların kökenidir. 
Arzularından uzakta gizemi keşfedeceksin.
Arzularına kapıldıysan sadece tezahür edeni görürsün.
Oysa ki gizem ve tezahür edenler hepsi aynı kaynaktan doğar. 
Bu kaynak karanlıktır. 
Karanlık içinde karanlık.
İşte anlamaya çıkan geçit budur. 
  
Şimdi bu metni açalım: Bu kısım Daodejing'in en temel ve anlaşılması en zor kısmıdır.
Tao insanlar tarafında kelimelerle açıklanamayacak kadar ilahi bir kavramdır. Buna ister Tanrı ister kainat deyin doğasının gereğidir. Buna ancak kafamızın içindekileri boşaltarak, kendimizi evrene açarak ve kendimizi tamamen ona bırakarak şahit olabiliriz. Bu durumda bile başkalarına bunu anlatmamız mümkün değildir. Sonsuz olan bir şey sonu olan bir dille sonu olan varlıklara anlatmak mümkün değildir. 

Kainat aslında birdir, Onu farklı isimler vererek parçalara ayıran insandır. Bu nedenle insanoğlu sürekli olarak kendi yarattığı hayali bölünmüşlüklerle karşı karşıyadır. Laozi (veya Lao Tzu)'ya göre bir varlığı diğerlerinden ayıran onun kendi ismidir, ismi sayesinde böylece insanların anlayabileceği bir şekle sokulmuş olur. Oysa ki Tao tariften münezzeh ve bölünemez, katışıksız ve ebedidir. 

Arzularından uzakta gizemi keşfedeceksin: 
Bir şeyi anlamaya çalışmayı bıraktığın anda aslında onu anlamak için bir şans vermiş olursun. Bir şeyin sonucu üzerinde kafa yormayı bıraktığın anda o istediğin sonucun geleceğini göreceksin. 

Arzularına kapıldıysan sadece tezahür edeni görürsün.
Arzularını arıyorsan, havuzun üzerindeki dalgaları görecek ama onu yaratan taşı görmeyeceksin. 

TAOİSM: Dao De Jing (Tao Te Ching)

"Daodejing (道德经)" diğer bir adıyla "Beşbin Söz" MÖ.6 yüzyılda Çinli bilge Lao Zı tarafından yazılmıştır. Sözlük anlamı olarak yol, erdem ve metin kelimelerinin birleşmesinden türemiştir. Metinlerin tam olarak kim tarafından yazıldığı veya derlendiği hala tartışma konusudur. Rastlanan en eski metin MÖ.4 yüzyıla aittir. 
Kitap iki ana bölümden meydana gelmektedir, ilk bölüm erdemler ikincisi bölüm ise yol olarak adlandırılmıştır ve toplamda 81 kısımdan oluşmaktadır. Metin aynı zamanda Taoismin dini ve felsefesinin de esas kaynağıdır. Yasacılık, Konfüçyüsçülük ve Çin Budizmi gibi diğer felsefi akımlar üzerinde de büyük etkisi olmuştur.
File:Laozi.jpg
Lao Tzu 

Daodejing'i anlamak için Taoismin ana ilkelerinden haberdar olmak gereklidir. Bu nedenle metinlere geçmeden önce Taoismin ile ilgili kısa bilgi geçeceğim. Taoism sadece felsefi bir akım değil aynı zamanda bir dindir. Metinlerde sık sık geçen (dao veya tao) doğru yol anlamına gelir. Taoist okullarda çeşitli ritüellerle Lao Zi'ya, ölümsüzlüğe ve atalara hürmet gösterilir ve coşku, uzun ömür veya ölümsüzlük kazanmak için mücadele verilir. 
Taoismin ahlak değerleri değişkenlik göstermekle beraber genel olarak eylemsizlikle eylem, doğallık, sadelik, kendiliğindenlik vurgulanır. Taoismin üç temel değeri şefkat, itidal ve tevazu olarak sıralanır. 

Tao: Tao sözlük anlamı olarak yol anlamına gelmekle birlikte metin içerisinde anlamı itibariyle kanal, akide, prensip, çizgi olarak tercüme edilebilir. Taoisme göre doğal, ebedi, isimsiz, tanımsız ve kendiliğinden olan tek şeydir. O her şeyin başlangıcı ve her şeyin izlediği rotadır. Kainatın akışı veya varlık zemini olarak da ifade edilmiştir. O her şeyin özünde mevcuttur. 

De: Tao'nun aktif şekli De(Te) olarak adlandırılmıştır ve erdem, ahlak, şeref anlamlarına gelmektedir. De bireylerin  Tao'yu hayatlarına işlemelerinden oluşan sonuçtur.

Wuwei: Müphem bir terim olan wuwei Taoismin başlıca ilkelerindendir. Wei bilerek ya da bilmeden yapılan tüm eylemleri kapsar, wu ise yoksun olma anlamına gelir. Genel anlamı itibariyle eylemsizlik, harekete geçmeme olarak tercüme edilir. Bazen önüne tekrar wei getirilerek (wei wuwei) eylemsizlik eylemi gibi paradoksal bir kavram ortaya çıkar.
Eski Taoist metinlerde, suyun yumuşak tabiatı gereği wuwei suyla ilişkilendirilmiştir.  Taoisme göre evren, kendi kurallarıyla uyumlu bir şekilde akar gider. Biri arzularını gerçekleştirmeye yöneldiğinde bu uyumu bozmuş olur. Taoism kişisel istekleri sorun olarak görmez. Ona göre, kişiler kainatla uyumlu arzular doğurmalıdır. Böylece uyumu bozucu hareketler engellenmiş olacak ve böylece herhangib bir eyleme bile gerek kalmadan amaca ulaşılmış olacaktır. Wuwei ilkesiyle bilge insan kendini Tao(yol) ile uyumlu hale getirmiş olacaktır. 

Doğallık(自然): Taoism bir diğer ana kaidelerindendir. Her varlığın başlangıçta var olan halini ve Tao'nun esas karakterini ifade etmek için kullanılır. Genellikle doğaçlama ve yaratıcılıkla özdeşleştirilir. Doğallığı yakalayabilmek için bir kişi kendini Taoya uydurmalıdır. Bu da içindeki bencilliklerden ve ihtiraslardan kurtulup sadeliğe yönelmesiyle kazanılabilir.
Doğallık kesilmemiş yalın bir kütük ve oyulmamış bir bloğa benzetilir. Aynı zamanda bir kişinin özüne dönmesini sembolize eder. 

Üç Değer ( Sanbao): Taoismin ana ilkeleridir ve kelime anlamı üç hazine demektir. Bunlar sırasıyla şefkat, ılımlılık ve tevazudur. Sade, saldırganlıktan uzak bir yaşam sürme olarak tercüme edilir. 


Şimdi metinde geçen kısımları sırasıyla okumaya başlayabiliriz. 

26 Kas 2013

Çin'de Cenaze ve Defin

Günümüzde her ne kadar ölüleri yakma sık görülen bir defin şekli olsa da aslında geleneksel bir adet değildir. 1960'lı yıllardan sonra Çin Komünist Partisi'nin yaptırımlarıyla yaygınlaştırılmıştır. Çinlilere göre ölünün doğru şekilde defnedilmesi son derece önemliydi. Çünkü kurallara riayet etmemek ölünün ailesine kötü şans, hastalık, musibet getirebileceğine inanılıyordu.  Bugün çok zengin Çinliler veya kırsal bölgelerde yaşayan Çinliler ölüleri için geleneksel mezarlar yaptırabilmektedir.

Ölüye yapılacak mezar ve cenaze töreni ölünün yaşına, ölüm nedenine, medeni durumuna ve sosyal statüsüne bağlıydı. Çin geleneklerine göre, yaşça büyük birinin kendinden küçük bekar bir ölüye saygı göstermesi gerekmezdi. Bu nedenle genç ölünün bedeni eve sokulmaz ve cenaze salonunda bekletilmezdi .Annesinin oğlu için dua edemezdi. Eğer ölen bir  bebekse veya çocuksa zinhar cenaze töreni düzenlenmezdi, çocuk sessizlik içinde defnedilirdi.


Çin'de ölü için defin hazırlıkları ölmesi beklenen kişi henüz ölüm yatağındayken başlanırdı. Hasta için yandaki resimde görülen geleneksel kefen sipariş edilirdi. Ölüm gerçekleştiğinde evdeki bütün putlar kırmızı bir kağıtla kapatılır, bütün aynalar kaldırılırdı. (Aynada kefenin yansımasını görenin kısa zaman içinde öleceği düşünülürdü.) Evin antresine beyaz bir bez asılır ve ölen erkekse sol tarafa kadınsa sağ tarafına çan yerleştirilirdi. Ölü kefene yerleştirilmeden cesedi nemli bir havluyla temizlenir, talk pudrasıyla ovulur ve en güzel kıyafetleri ayakkabıları giydirilir kadınsa makyajıyla tamamlanırdı. Kıyafetlerin beyaz, siyah, mavi veya kahverengi olmasına dikkat edilir, ölüyü daha sonradan hayalete çevireceğine inanılan kırmızı renginden kaçınılırdı.

Bütün bu işlemler tamamlandıkran sonra, kefen evin içine veya evden uzakta öldüyse evin avlusuna bırakılırdı. Cesedin yüzü eve bakacak şekilde çevrilir, ayak kısmına iki tabure veya yerden yüksek bir şekilde hediyeler, yiyecekler, ölünün fotoğrafı yerleştirilirdi. Ölünün saç tarağı ikiye bölünür; bir parçası kefenin içine diğer parçası ölünün evinde ailesine kalırdı.

Cenaze süresi boyunca ölü evi mutluluğu yansıttığı için asla kırmızı giymez ve takı takmaz. Bazı aileler ölüm  tarihinden itibaren 49 gün saçlarını kesmezler, şu anda bu adet neredeyse kaybolmuştur. Ölüyü bekleme olarak adlandırılan bu süreç ailenin finansal durumuna göre uzar veya kısalır, ama ölüyü asgari bir gün evde bekletmek gereklidir. Yas 49 güne kadar uzayabilmekle beraber genellikle 3-7 gün tutulur.Cenaze masrafları evin kızları tarafından karşılanır.
Yas süreci de bittikten sonra kefen çivilenir. Bu ölünün yaşayanların arasından ayrılması anlamına gelmektedir. Kefenin üzeirne ölüyü kötü ruhlardan koruması için sarı ve beyaz kutsal kağıtlar yapıştırılır. Kefen çivilenirken kötü şans getireceği için herkesin yüzünü çevirmesi gerekir. Daha sonra ölü kefenle beraber evden dışarı çıkartılır.

Kefen hemen mezarlığa götürülmez. Bir süre daha fazla dua edilebilmesi için yolun kenarında bekletilir. Çin mezarlıkları Fengshui felsefesine göre uğurlu sayıldığı için tepelerin yamaçlarına yapılır. Kefen açılan çukura bırakılırken de etrafta bulunanlar yüzlerini çevirirler. Daha sonra ölünün ailesinden herkes bir parça toprak atar. Cenazeden sonra aile üyeleri cenazede giydikleri kıyafetleri kötü şansı def etmek amacıyla yakarlar.

Çinliler ölülerin ölümden yedi gün sonra tekrar evlerine geri döndüklerine inanır. Ölünün evini bulması ve yolunu kaybetmemesi için evin girişine kırmızı bir levha bırakılır. Ölünün eve döneceği gün aile üyelerinin odalarında kalmaları istenir. Ölünün gelip gelmediğini anlamak için evin girişine pudra dökülür.

Günümüzde özellikle Hongkong gibi toprağın az bulunduğu bölgelerde mezarlıklar oldukça pahalıdır. Hükümet, vatandaşları ölülerini yakma veya denize gömme vb metotlara teşvik etmektedir.










4 Kas 2013

Lotus Ayak : Çinli Kızların Ayaklarının Kırılıp Sargılanması




















Ayakların bağlanması ( veya Lotus Feet/ Çince'de 缠足 chanzu) genç kızların ayak gelişimini önlemek amacıyla yapılan bir tür sargı işlemidir. O zamanların estetik anlayışına uydurmak için ayaklar sıkıca dar ve uzun sargılarla bağlanarak ayak kemiklerinin şekli bozulur böylece büyümesi engellenirdi. 4-5 yaşına basan çocuklara zaman kaybetmeden uygulanır ve ergenlik yaşı geçene kadar çıkarılmazdı., sargıyı ölene kadar çıkartmayan kadınlar da olmuştur.
Bu adetin kesin olarak ne zaman ortaya çıktığı konusunda ihtilaf vardır. Bir kısım Sui Hanedanlığı zamanında diğer bir kısım ise Beş Hanedanlık zamanında ortaya çıkmış olduğunu ileri sürüyor. Beş Hanedanlık ve 10 Krallıklar zamanında üst sınıf çengiler tarafından ortaya çıkarıldığı söylenmektedir. Daha sonraları, fiziksel iş yapmak zorunda olmayan yüksek sosyete mensubu kadınlarca benimsenmiş ve zenginliğin bir sembolü haline gelmiştir. Kesin olan Ming Hanedanlığından önce çok az sayıda kadın ayaklarını bağlıyordu, adet Ming Hanedanlığının son zamanlarına doğru popülerlik kazanamış, Qing Hanedanlığı zamanında zirveye oturmuştur. Bir ksıım tarihçilere göre ise ayak bağlama kültürü Song Hanedanlığı zamanında yaygınlık kazanmıştır öylr ki bu zamanda topuğundan içki içilebilen bir tür ayakkabı icat edildi. Yuan Hanedanlığında ise direk ayakkabıdan içki içiliyordu.

Ne şekilde ortaya çıktığına dair birçok söylenti var. Bir söylentiye göre, eğri ayaklara sahip olan cariye Daji, kendi ayaklarının güzellik sembolü sayılabilmesi için imparatortordan bütün kızların ayaklarının sargılanmasını ister.


Sargılı ayaklar o zamnaların güzellik sembolü ve koca bulmak için ön koşulu haline geldi. Fakir kadınlar için zengin kocaya varmak için bir kaçış yolu. 19. yüzyılda Guangdong'da alt sınıfa mensup bir ailenin en büyük kızının ayaklarını sargıya alıp onu bir hanımefendi gibi yetiştirmek olağan bir olay haline geldi.  Ayrıca küçük ayaklar o zamanın insanlarına göre kadınları daha feminen ve nazik gösteriyordu. Ayakları sargılı kızların ömürleri boyunca hiç çalışmayacakları düşünülüyordu ve küçük ayaklı bir eşe sahip olan koca bundan gurur duyardı. Küçük ayak için ideal uzunluk sadece 7 cm'di. (Bak. Foto-3Böyle bir ayağa sahip olan süslü ipeklerden yapılmış ayakkabılar giyerdi. (Bak Foto-2) Sargılı ayak üzerinde yürümek için dizleri hafif kırmak ve salına salına yürümek gerekiyordu.


Foto-2
Foto-3

Ayak Sargısının Çeşitleri

Ayak sargılamanın birkaç farklı metodu vardı. Han ırkına ait olmayan bazı etnik gruplar daha gevşek bağlıyorlardı, ayakları kırmıyor sadece ayağı biraz daraltıyorlardı. Çin'in kuzeybatısından gelen Dungan ırkı bu geleneği 1948 yılına kadar sürdürmüşlerdir. Guangzhou'da bir camide bunun Allah'ın yarattığı vücut üzerinde tahribat yaratması açısından haram olduğu yazılıydı.



Foto- 5
Manchu kadınları İmparatorun 1644'deki yasaklamasından sonra  ayaklarını sarmadılar. Geleneğin yaygınlaşmasıyla onlar da bir zaman sonra feminen bir yürüyüş sağlayan br tür ayakkabı icat ettiler. Çiçek çanağı adı verilen bu ayakkabılar ortasında destek olan veya tahtadan yüksek platform ayakkabılardı. Sargı ayak Manchu kadınları ve Han kadınlarını birbirinden ayıran önemli bir özellik haline geldi.(Foto-5)


Aslında ayağı sargılı her kadın da yürüyüp tarlada çalışabiliyordu fakat normal bir kadına göre daha kısıtlıydı. Özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda ayaklarını saran dansçı sayısı epey fazlaydı. Hatta Yunnan bölgesindeki bir kısım kadın yabancı turistlere yönelik bir dans grubu kurmuşlardı. 70-80 yaşlarına gelen ayakları sargılı kadınlardan bir kısmının pirinç tarlasında çalıştıkları olurdu.

Sona Erişi
1874'te, Xiamen'dan 60 adet Hrıstiyan kadın bu geleneği protesto etti ve protestoları 1983'teki "Woman Christian Temperance"Hareketiyle destek buldu. Hrıstiyanlığın cinsiyetler arası eşitlik getirdiğini savunan Timothy Richards gibi misyonerler de destek verdi. 
Eğitimli Çinliler yavaş yavaş bu tür bir geleneğin modernlikten uzak olduğunu düşünmeye başladılar. Sosyal Darwinistçiler ise, bu geleneğin zayıf güçsüz bir toplum oluşturduğunu, çünkü yetersiz annelerin yetersiz oğlanlar doğuracağını ileri sürdü; aynı şekilde feministler de kadınlara işkence gibi düşündükleri bu hareketi protesto ettiler. 20. yüzyılın başlarında elit kesime ait öncü feminist olan Brigitte Kwan bu geleneğin sonlandırılması için çağrıda bulundu. 
Bu geleneği sona erdirmek için bazı fermanlar da yayınlandı. Manchu olan dul ve yaşlı imparatoriçe Cixi,Boxer İsyanını izleyen günlerde karışıklığı önlemek ve yabancıları yatıştırmak için böyle bir ferman yayınlamış olsa da kısa zaman sonra feshetmiştir. Bu âdet, 1902'de Qing Hanedanlığı zamanında yayınlanan bir ferman da kendisinden önceki fermanların kötü akıbetine uğramış ve başarılı olamamıştır. Japon yönetiminde olan Tayvan'da 1915'de yasaklanmıştır. Bu geleneğe karşı olan bazı aileler de birbirlerine kundaktaki erkek çocukları adınaileride ayağı sargısız bir kızı gelin almayı taahhüt etmişlerdir. 1949 yılında Komünist rejimle bu gelenek topyekün yasaklanmıştır. Bu yasak hala sürmektedir. 

Süreç
Ayak kemeri tam gelişmeden genellikle 2 ve 5 yaşları arasında işleme başlanıyordu. Başlamak için genellikle kış ayı seçilirdi böylece ayağın uyuşması ve daha az acı çekmesi sağlanırdı. 
Önce ayak bitkilerin karıştırıldığı sıcak bir suya veya hayvan kanına batırılırdı. Bu ayağı yumuşatır ve satgıyı kolaylaştırırdı. Daha sonra ayak tabanında yara açıp enfeksiyon oluşmaması için ayak tırnakları kesilebildiği kadar derinden kesilirdi. 3 m uzunluğunda 5 cm kalınlığındaki sargı bezleriyle ayak parmakları tabana doğru olabildiğince geriye çekilerek kırılırdı. Kırılan ayak parmakları tabana doğru yapıştırılarak sıkı sıkı bağlanırdı. Her düğümde topuk ve ayaklar birbirine daha çok yaklaştırılırdı.

Sargı işleminden sonra titiz bir bakım gerekirdi ve sık sık sargı çözülerek ayak yıkanır,parmaklar kontrol edilir ve tırnaklar dikkatlice kesilirdi. Ayağa masaj yapılır ve eklem yerleri esnetilirdi. Özel bir karışımla çürüme gösteren etlerin ayrılması sağlanırdı.
 Bu pedikürden sonra, ayak tekrar sarılır. Her seferinde sargılar daha sıkı bağlanırdı. Bu bakım zenginlerde günde en az bir sefer, fakirlerde hafta 2-3 sefer tekrarlanırdı. Bu bakımı yapması için anneden başka bir kadın bulunması tercih edilirdi çünkü anne kızına merhamet edeceği için sargıyı gevşek bağlama ihtimali vardı. 
En sık görülen problem ayağın enfeksiyon kapmasıydı. Yapılan bakımlara karşı, ayak tırnakları uzar ve taban derisine batar ve o bölgede enfeksiyon oluştururdu. Bu sebeple, tırnaklar bazen kökten kesilirdi. Sargının sıkılığı kan dolaşımını azalttığı için tırnaklara neredeyse hiç kan gitmez ve böylece enfeksiyon iyice kötü bir hal alır ve iyileşmesi mümkün olmazdı. 
Ayaktaki enfeksiyonun kemiklere sıçraması durumunda, kemik iyice yumuşar ve ayak parmakları yerinden çıkardı. Bu durumda ayak daha sıkı sarılabileceği için avantaj olarak görülürdü. Ayakları etli olan kızlarda yara ve enfeksiyon oluşturması için sargıyla beraber kırık cam parçaları veya kiremit parçaları da sarılırdı. Enfeksiyonu müteakip hastalıklar oluşur bazen ölüme bile yol açardı. Hayatta kalan kızların ise sağlık problemleri yaşamaları muhtemeldi 

Sargıya başlandığı ilk yıllarda ayaktaki  kemiklerin çoğu yıllarca kırık kalırdı. Kızın yaşı büyüdükçe kemiklerde kendini onarmaya başlardı. Yine de bu kemikler her an kırılabilme riskiyle karşı karşıyaydı. Yaş ilerledikçe dengeli yürüyememekten ötürü düşüp kalçayı ve diğer kemikleri kırma riski oluşurdu.

Normal bir ayak ve sargılı bir ayak yan yana

Uzaya Gitmeye Çalışan İlk İnsan - Wan Hu


Ming Hanedanlığı zamanında M.Ö. 16. yüzyılda yaşayan Wan Hu  (Van Hu) Çinli bilim adamlarınca dünyada roketin kaşifi ve uzaya yolculuğun kapılarını açan kişi olarak kabul edilir. Wan Hu teknolojiye ilgi duyan Çinli bir alt düzey bürokrattı. Aynı zamanda dünyada uzaya uçmayı deneyen ilk insandı. Askeri kışlalarda yaygın olarak kulanılan roketlerin tekniğini alıp uçan bir rokete aktarmak üzere dizayna koyuldu. Wanhu roketin nesneleri itme gücünü esas alarak 47 roketin bağlı tahtadan bir sandalye hazırlayarak kendisini sıkıca bu sandalyeye bağladı ve iki eline de büyük birer uçurtma aldı. Etrafındakilere roketleri ateşlemelerini söyledi. Roketlerin itme gücü ve uçurtmaların da yükselme kabiliyetleri sayesinde uçabileceğini planladı. Ne yazık ki bu deneyi başarısız olsa da dünya tarihine adını uzaya gitmeye çalışan ilk insan olarak yazdırdı. Wan Hu'yu anmak için, aydaki kraterlerden birine onun adı verilmiştir. 

2 Kas 2013

Çinlilerde Adın Soyadın Önemi ve Tarihi

Bir Çinliyle ilk defa karşılaşıyorsanız size tanışırken ilk önce soy isminizi soracaktır. 4-5 bin yıllık bir geçmişe sahip olan soy isim kültürü Çinlilerce fazla önem addedilen bir konu olagelmiştir. Çin'de şu ana kadar tespit edilen  5,600'ün üzerinde farklı soy ismi olmakla beraber sadece 1000 tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. En  yaygın isimler arasında Zhang, Wang, Li, Zhao,Chen, Yang, Huang sayılabilir. Günümüzde Çinliler  birbirlerine hala soyisimleriyle hitap etmektedirler. Aile içindeyse soyismin önüne ekledikleri abla, abi, amca, teyze gibi hitaplarla çağırırlar. Aile dışında dodyal ortamlarda ise soyismin önüne bay, bayan veya sonuna eşi kelimelerini ekleyerek hitap ederler.

Çin soyisimlerinin anaerkil bir toplumdan gelen isimler olduğu kabul edilir.Örneğin Çince'de soy isim anlamına gelen Xing (姓) kelimesi kadın anlamına gelen nü (女)  ve doğurmak anlamına gelen sheng (生) kelimesinin birleşmesiyle türemiştir.

Çinliler isim seçiminde çok titiz davranırlar. Meşhur bir sözleri vardır: Oğluna bir sanat öğretmek bin altından, ona güzel bir isim vermekse sanat öğretmekten daha iyidir. (赐子千金,不如教子一艺;教子一艺,不如赐子佳名”)  Çinliler eskiden beri ismin kişinin görünmeyen kaderi ve görünen karakteri üzerinde mutlak etkileri olduğuna inanırlardı. Her bir insan için bir ayrı kod olmaktan çok daha fazla anlam ifade ediyordu. Bu nedenle, ailenin yaşlı üyeleri bir çocuk dünyaya geldiğinde birkaç faktörü göz önünde bulundururlardı: doğduğu yıla ait burç, doğum tarihi, beş element(metal, odun, su, ateş ve toprak) tertibi, falcıların görüşleri, ismin yapısı , anlamı ve telafuzu. Eskisi kadar olmamakla beraber Çinlilerin hala özen gösterdiği birkaç kuraldan biri de isimle aynı şekilde telafuz edilen sesteş kötü anlamlı bir kelimenin bulunmamasıdır. Örneğin Çince'de si'nin birçok anlamından biri de ölümdür. Bu yüzden yine si olarak okunan dört(4) rakamı Çin'de hiç sevilmez. Diğer bir önemli kural da isimdeki farklı hecelerin aynı sessiz harfle başlamamasıdır. (örneğin chanchen). Erkek çocuklara maskülen isimler kız çocuklarına da çiçek veya  güzelliği çağrıştıran isimler konulmasına dikkat edilir.

Tercih edilen isimler dönemlere göre de farklılık göstermektedir. Mesela, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra Ai Guo(milliyetçi), hong(kırmızı), jun(ordu), ge(devrim), dong(doğu) anlamına gelen isimler daha çok tutulmuştur.
Son dönemlerde Çinlilerin isimlerinde görülen bir diğer büyük değişiklik ise isimlerin genelde iki heceden oluşuyor olmasıdır. Oysa bir araştırmaya göre 1966 yılından önce isimlerin çoğunun üç heceden oluşuyordu.

İmpartorluk zamanında isimler konusunda çok daha sert tabular hüküm sürüyordu. İmparatorluk ailesine ait bir ismi verenler sert cezalara çarptırılıyorlardı. (Aynı şekilde sarı rengi de sadece İmparator ailesine aitti ve bu rengi imparator ailesi dışında birinin giymesi kesinlikle yasaktı) Benzer şekilde Batıda ailedeki saygıdeğer üyelerin isimlerini küçüklere vermek saygı unsuru olarak görülürken bu durum Çin'de hoş karşılanmaz. Verilecekse de benzer bir isim seçilir.

25 Eki 2013

Çin'de Üniversite Okumak


Dil Programı
Çin'de sadece dil eğitimi almak için gidecekseniz ve lisans okumayacaksınız yabancılara yönelik Çince eğitim veren bir sürü üniversite var. Bu eğitimler üç ay, altı ay, bir senelik periyodlar halinde veriliyor. Sıfırdan başlayan bir öğrenci ilk senede temel, ikinci senede orta seviye ve son sene ileri seviye okuyarak bütün kurları tamamlamış oluyor. İsterseniz yoğunlaştırılmış kurslara giderek daha kısa sürede de eğitiminizi tamamlayabilirsiniz. Başvuru için öncelikle üniversiteyle irtibata geçerek başvuru harcı için ücret ve banka bilgilerini alıyorsunuz. Daha sonra size gönderecekleri veya internet sitelerinden indireceğiniz formu doldurarak istenen diğer belgelerle ve banka dekontuyla üniversiteye kargoluyorsunuz. Bankalar EFT işlemi için 20-30 dolar arasında komisyon alıyorlar. Eylül dönemi başvuruları genel olarak Nisan gibi başlar ve bir iki ayda sonuçlanır. Okula kabul edilmişseniz -ki genelde reddedilmez- size okula kabul edildiğinize dair evraklar gelir. Bu evrakları vize başvurunuzda kullanacaksınız.

Lisans Programı
Eğer lisans eğitimi almak istiyorsanız Çin Dili ve Edebiyatı bölümü hariç diğer tüm ihtisas alanlarında hazırlık şarttır. Bu hazırlık dönemi genelde iki sene sürer. Çin Dili ve Edebiyatı bölümünde ise hazırlık ve ihtisas dersleri bir arada yürür. Bu yüzden yabancıların çoğu zaman kaybetmemek adına bu bölümü seçmektedir. Burada önemli olan sizin Çince'yi neden öğrenmek istediğinizdir. Amacınız sadece Çince'yi iş hayatınızda ve günlük hayatınızda kullanmaksa bu doğru bir tercih olabilir. Ama eğer Çin'de sağlam bir firmada iş bulmak ya da Türkiye'de Çince bilen uzman eleman (mühendislik, iktisat vb) arayan bir pozisyon düşünüyorsanız biraz daha zaman harcayıp bu bölümleri seçmenizde fayda var. Çünkü şu an Türkiye'de Çince bilen eleman sayısı geçmişe oranla çok çok fazla. Firmalar artık sadece Çince bilen eleman değil Çincesinin yanında uzmanlığı olan bir eleman arıyorlar. Çin tıbbı da güzel bir alternatif. Lisans için başvuru işlemleri de dil programına benziyor. Eğer hazırlık atlayarak direk lisansa başlamak istiyorsanız HSK geçer notunuzu da göndereceğiniz evrakların arasına koymalısınız. Bu sınavı başvurduğunuz okulda da verebiliyorsunuz. Toefl sistemi gibi düşünülebilir.

Hangi üniversiteye veya şehre gitmeli
Çin'de üniversite okuyacak öğrencilerin çoğu Pekin, Şangay, Guangzhou gibi bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Buralarda eğitim veren üniversitelerin ve yabancı öğrenci sayısının çokluğu nedeniyle tercih buralara kaymaktadır. Yabancı öğrencilerin sayıca kalabalık olduğu bir şehirde okumanın avantajı daha kolay uyum sağlama, yurt veya mobilyalı ev bulabilme kolaylığı veya bölge halkının yabancı öğrencilere aşinalığı sayılabilirken ders çıkışlarında sınıf arkadaşları arasında iletişim dili genellikle İngilizce olmaktadır. Bu da derste öğrenilen bilgilerin pratiğini engellemektedir. Bunun bir çaresi Çinli bir dil partneri veya sınıf dışından sürekli görüşeceğiniz bir Çinli arkadaş edinmek olabilir. Halbuki, yabancıların daha az olduğu, çevrenizde İngilizce bilmeyen ekseriyeti Çinli olan bir şehirde eğitim görmek  daha fazla pratik imkanına imkan sağlayacaktır. İlk senede adaptasyonun daha kolay olması açısından yabancıların fazla olduğu, temel eğitimleri aldıktan sonra ise yabancıların daha az olduğu bir şehirde eğitime devam etmek daha kısa zamanda daha verimli sonuçlar almanızı sağlayabilir. Elbette burada kendinize sormanız gereken şey yabancıların daha az olduğu bir şehre uyum sağlayıp sağlayamayacağınızdır. Çinliler kültür, din, gelenek bakımından bizden çok farklı insanlar, Türkiye'de doğu ile batı arasında bile derin bir kültür farkı varken birbirinden tamamen farklı iki ülke insanın arasında kültür farkları olacağı su götürmez bir gerçek.

Yabancı öğrencilerin tercih ettiği popüler şehirler Pekin, Şangay, Guangzhou ve Taiwan olmaktadır. Çin Halk cumhuriyeti'nin resmi lehçesinin Mandarin olması ve okulda size verilecek eğitimin de Mandarin lehçesi olması sebebiyle, bu dört şehrin arasında Pekin daha mantıklıdır Çin'deki lehçe farklılıkları nedeniyle bir kuzeyli ve bir güneyli kendi ağızlarını konuştukları takdirde birbirlerini bile anlamamaktadırlar. Bu yüzden Çin televizyonlarında aynı zamanda alt yazılı da geçilir.

Pekin'de en bilinen üniversiteler
Pekin University
Pekin University
Qinghua Üniversitesi (mühendislik dallarında meşhur)
Beijing Foreing Studies University
Beijing Language and Culture University
Beijing Normal University
Beijing Renmin University

Şangay'da en bilinen üniversiteler
Shanghai Jiatong University
Shanghai Fudan University
Tongji University
Shanghai University
Donghua University

Eğer seçiminizi daha az yabancı öğrencinin olduğu bir bölgeden seçecekseniz Sichuan,  Shandong, Hunan, Hubei, Yunnan, Anhui seçilebilir.

Üniversitelerin yıllık harçları 20.000 Çin Yuani civarındadır. Bu da yaklaşık 3500 dolara tekabül etmektedir.

Evde mi Yurtta mı Kalmalı
Çin'de üniversitelerin içerisinde kızlı erkekli karışık yurtlar bulunmaktadır. Üniversiteye ait devlet yurtlarında odalar genelde 2 kişilik olmaktadır ve banyo tuvalet ortak kullanımdadır. Yaşam şartları çok iyi olmasa da okulun içerisinde olması ve sürekli yabancı Çinli öğrencilerle iç içe bir halde olunması sebebiyle okuldan ve çevreden kopukluğu engellemektedir. Bu yurtların aylık ücretleri 800-900 yuan (yaklaşık 150 dolar) civarındadır. Daha iyi şartlarda koşullar sunan özel yurtlarda bulunmaktadır.Bu yurtlarda her odanın kendisine ait banyo tuvaleti vardır. Aylık yurt bedelleri devlet yurtlarına kıyasla çok daha yüksektir.

Evde kalmak isteyenler emlak bürolarına gidip belli bir komisyon karşılığında (genelde bir aylık kira bedeli) yardı alabilmektedirler. Emlakçıyla pazarlık yaparak yarı bedeline indirtebilirsiniz. Birkaç kişi birleşerek bir evde kalmak hem ekonomik açıdan hem de konfor açısından daha rahat olabilir. Üstelik kendi yemeğinizi evde yaparak sürekli dışarıdan yemek zorunda da kalmazsınız. Elektrik ve doğalgaz faturaları Türkiye'ye kıyasla çok daha düşüktür. Evde kalmanın tek dezavantajı okuldan daha kopuk olmanızdır. Evlerin kira bedelleri şehre ve muhite göre değişmekle birlikte büyük şehirlerde Türkiye fiyatlarına eşittir.

Tavsiyem Çin'e gidince ilk bir iki ay için bir yurtta kalıp daha sonra eve geçmenizdir. Çin'e gider gitmez direk ev bulmaya çalışmak biraz sıkıntılı olabilir. Bu ilk süre zarfında yurtta kalarak muhiti tanıymanız ve daha sonra kiralık bir ev arayışına girmeniz sizin için daha kolay olacaktır. Çin'e gitmeden evvel kalabileceğiniz yurtlar konusunda okuldan bilgi alıp bu yurtlarla irtibata geçerek rezervasyon yaptırmanız gittiğiniz zaman oda sıkıntısı yaşamamanız adına önemlidir. Yurda kayıt yaptırırken mutlaka ne kadar süre kalacağınızı söyleyin ve sadece kalmayı düşündüğünüz sürenin parasını verin. Çinlilerin para iade etme gibi bir alışkanlıkları yoktur. İki ay kalacak bile olsanız mümkünse önce sadece bir ayın parasını eğer devam etmeye karar verirseniz zamanı gelince ikinci ayın parasını da verirsiniz. Hiç yurtta kalmadan direk bir ev kiralamayı düşünüyorsanız da ev kiralayana kadar bir otelde kalabilirsiniz. Yurtlar genelde bir aylık süreler için öğrenci kabul etmektedir.

Vize işlemleri
Vize işlemleri acentelar yoluyla veya direk Ankara Çin Büyükelçiliği'ne başvurarak yapabiliyorsunuz. Vize bir haftada çıkıyor, acil vizeye başvurursanız 2-3 günde verebiliyorlar. Vizeye başvururken gerekli evraklar:
1- Başvuru formu (indirmek için http://tr.chineseembassy.org/eng/lsfw/ )
2- En az 6 ay vadesi olan pasaport
3- Bir fotoğraf
4- Pasaportun bilgileri içeren sayfalarının fotokopisi
5- Okuldan gönderilen kabul evrakı
6- Vize harç bedeli ödendi dekontu

Bu evraklarla Gölgeli Sokak no:34 GOP Ankara adresine gidip başvurunuzu yapıyorsunuz. Size bir tarih veriyorlar, o gün gidip öğrenci vizenizi alıyorsunuz. YEŞİL PASAPORTU olanlar hiçbir vizeye ihtiyaç duymaksızın ülkeye direk giriş yapabilirler. Multiple vize almanıza gerek yok, çünkü okuduğunuz için istediğiniz kadar giriş çıkış yapabiliyorsunuz.

Çin'e Gidince

Her şeyi hallettiniz ve Çin'e gitme tarihiniz yaklaştı. Vizeniz alındı, kalacağınız yurdu kararlaştırdınız ve rezervasyonunuzu yaptırdınız. Uçak biletleriniz de hazır. Çin'e gidince nelerle karşılacaksınız şimdi bunları sırasıyla işleyelim.
Havaalanına indikten sonra taksiye ve çıkabilecek acil ihtiyaçlar için küçük bir miktar döviz bozdurun. Siz siz olun adresin mümkünse Çincesini mutlaka öğrenin. Çinli taksicilerin çoğu İngilizce bilmezler. Dolandırıcılığı önlemek için internetten gideceğiniz yerin yol haritasının çıktısını hazırlamanız akıllıca olabilir.
(devam edecek...)


24 Eki 2013

Akıllı Telefon Bağımlılığı

Çin'de yapılan bir araştırmaya göre insanlar günde ortalama 34 kez akıllı telefonlarını kontrol ettikleri saptanmış: metroda, kuyrukta, yatmadan önce, uyanır uyanmaz, duşa girmeden. Akıllı telefonlar zaman geçirmede insanların ilk tercihleri arasında girmeyi başarmış bile. Yapılan bir ankette cep telefonu için insanlara neden vazgeçebileceğini sormuşlar: büyük çoğunluğu içkiyi, bir kısmı kahveyi, çikolatayı terk edebileceğini söylemiş. Yüzde 20'lik bir kesim bilgisayarından vazgeçebileceğini söylerken kalanı da akıllı telefonlarını bir haftalık cinsel ilişkisine tercih edebileceğini belirtmiş.
Yapılan bir başka ankete göre ise, ebeveynlerin akıllı telefonların çocukların zamanlarını çalma ve derslerini etkilemesine endişe etmelerine ek olarak yemek masasında bile telefonlarını ellerinden düşürmeyen çocuklarla önceki jenerasyonlar arasında kopukluk olmasından korktuklarını da dile getirmişler. Bu rahatsız edici iletişim kopukluğunu engellemek için Çinli gençlerin geliştirdikleri bir yöntem var: herkes kendi telefonunu bir başkasına teslim ediyor, kim dayanamayıp ilk önce kendi telefonuna uzanırsa hesabı da o ödüyor.


2 Eyl 2013

Çinli Firmalar Ne Kadar Güvenilir?

Çinli bir firmayla ticarete başlamak istiyorsunuz fakat tereddütleriniz var? Malımı göndermezse, eksik veya geç gönderirse, istediğim kalitede göndermezse vs.. Endişelerinizde haksız sayılmazsınız, Çin Büyükelçiliği Ticaret Müsteşarlığında görevim süresince bir sürü dolandırıcılık haberiyle karşılaştık. Malesef zararınızı telafi etmek çok kolay olmuyor bu nedenle Çinlilerle alışverişe başlamadan önce bu firmayı iyice araştırmalısınız. Bunun birkaç yolu var:

1- Öncelikle Ankara Çin Ticaret Müsteşarlığını arayıp firmanın bilgilerini vererek sistemde kayıtlı olup olmadığına bakmalısınız.

2- Listede kayıtlı ise eğer imkanlarınız elverirse firmayı yerinde ziyaret etmek veya oradan tutacağınız bir avukatlık bürosu veya danışmanlık bürosu aracılığıyla şirket hakkında tafsilatlı bilgilere erişmek. Başta yapacağınız birkaç harcama daha sonra sizi yığınla zahmet, zarar ve baş ağrısından koruyacaktır. Bu tip bürolar size ürün teslimine kadar hizmet verirler. En azından ilk birkaç iş için böyle bir hizmet almak sizin için faydalı olacaktır.

İşleri yoluna oturttuktan sonra Çinlilerle iş yapmak çok keyfili olacaktır, işini kötü yapan Çinliler olduğu kadar işlerini layıkıyla yapan güvenilir Çinliler vardır.